12 Temmuz’un Kahramanları...
12 Temmuz’da Ay, heybetini bizden esirgemiyor; Güneş ise duygularımıza ışık tutuyor. Fakat olay sadece bunlarla sınırlı değil maalesef… Satürn Mc noktasında, günün yükseleni ise Akrep… Öğle saatlerinde (13:25) Oğlak burcunda oluşacak Dolunay’ın yanı sıra, Güneş - Ay karşıtlığı (180 derecelik açısı) hesapsız, kitapsız konuşmaların; tarihe iz bırakmaların, yarım kalmış hikayelerin döngüsünde olabileceğimizin altını çiziyor. Biraz iç gıcıklayıcı bir açı aslında. Duygular ve davranışlar çatışma içerisinde olabileceği gibi, karar almakta zorlanmamız bizi gerebilir. Eğer geçmişe, geçmişte yaşanmış olumsuz tecrübelere çok takılırsak, işte o zaman bu gerginliği en derinden hissederiz. Önemli olan rahat olmak ve panik yapmamak; ancak bu şekilde karar vermemiz kolaylaşabilir.
Dolunay esnasında gökyüzünde başka açılar da mevcut. Geri giden Plüton ile Uranüs (Oğlak- Koç) arasındaki sert açı, hiç bir akla sığmayacak sözlerin dudaklardan dökülmesine sebep olabilir. Uranüs’ü bilirsiniz, sözünü sakınmaz. Pat diye söyler. Hele ki, Pluton ile sert bir açı yapıyorsa tartışmaların, kırıcı konuşmaların önüne geçmek biraz zor olacaktır. Ani değişimler, aniden gelişen olaylar, bir anda kendimizi oyunun dışında bulmak ya da tam ortasında bulmak! Pluton güç mücadelelerini, tutkuyu körüklerken; Uranüs özgürlük ihtiyacını, başkaldırmayı ve radikal kararlar almayı planlıyor. Kontrolümüz dışında gelişen olayları kabullenir ve yeni duruma uyum sağlayabilirsek ne ala… Ayrıca birlikte olduğunuz ya da birlikte çalıştığınız insanlara baskı uygulamamaya gayret gösterin. Yoksa hiç beklemediğiniz bir tepkiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.
Yanlış insanlara aşık olabiliriz! Dikkat!
Arınmak için köşesinden bakan Venüs, Ay ile 150 derecelik bir açı yapıyor. Bu açı gönüllere tuz basabileceği gibi; daha yeni tanıştığımız insanlardan hemen etkilenmemize neden olabilir. Biraz şıpsevdiyiz ve hemen güveniyoruz. Özellikle de bizi uğraştıran insanlara daha da bağlanıyor, onların dengesiz taraflarını görmezden geliyoruz. Venüs ve Ay arasındaki bu etkileşim, bir yandan da çabanın ve emeğin sınırlarının zorlanacağını işaret etmekte...
Ders vermekte üstüne olmayan ve yarım kalan işlere katlanamayan Satürn ise dönüşümün, isyanların temsilcisi Uranüs ile 150 derecelik açı yapıyor. Neyin doğru, neyin yanlış olduğuna takılmak bir yana; insanların ne kadar sıradanlaşabileceğini çok daha net göreceğiz. Ön görülemeyecek olayların son günlerine doğru hareket ederken, alınan bu son virajların daha yıpratıcı, hep mesaj içerikli olduğunu aklımızdan çıkarmamalı ve yaşadığımız olayların boşuna olmadığını anlamalıyız.
Uranüs’ün kendini daha fazla hissettireceği günlere, bebek adımlarıyla ilerliyoruz aslında. 22 Temmuz’da Koç burcunda geri hareketine başlayacak olan Uranüs’ün, farklı gezegenlerle yaptığı bu açıları öncü depremler olarak görebiliriz.
Dünya öksürürse ne olur?
Tutucu bir burç olan Oğlak burcunda gerçekleşecek Dolunay’ı da hesaba katarsak; yüreğimizde sıkı sıkıya bağlı olduğumuz gelenekleri masaya yatırmaya, “eskidendi” kelimesini özlemle anmaya doğru yürüyoruz. Aslında yürüdüğümüz bu yolda hiç kimsenin kendi iyi hissettiğini, kendini iyi ifade ettiğini düşünmüyorum. Sonuçta gelenekler, görenekler ve yetiştirilme tarzımız arasında bocalamalar yaşıyoruz; daha çok sorguluyor, ne olmak ve ne yapmak istediğimiz konusunda büyük ikilemler yaşıyoruz.
7’den 70’e hepimizin yorgun olduğu bir süreç bu… Gökyüzü, dünyanın aslında bir dönemden geçtiğini vurgulamaya çalışıyor. ‘Dünya öksürürse ne olur?’ mantığını kendime sorarken, size de yazmadan geçmek istemediğimi fark ettim. Siz bu yazıyı okurken, Satürn Mart ayından bu yana çocuklarımızı, sanatçılarımızı, yaratıcılıkla ilgili her türlü işle uğraşan meslek dalını, o tarihlerde başlayan işleri, ortaklıkları sarstı, yıktı, döktü bile diyebilirim. Hepimizin verdiği sınav farklı alanlardandı belki ama sonuç olarak topluca sorgulandık, testten geçirildik.
Az kaldı…
Ağır açılarda kadere sığınmamıza bile izin vermedi; birbirimizi hırpalamamıza sebep oldu değil mi? Kırıcılığın baskın, sükûnetin imkânsız olduğunu da yine Satürn ile öğrendik. Fakat “buraya kadarmış sevgili Satürn” dememize çok az bir süre kaldı. 20 Temmuz’da Satürn köşesine çekilirken; Jüpiter, Aslan burcuna geçişi ile kendi heybetini göstermeye başlayacak... Güzel günler göreceğiz, güneşli günler demek istiyorum. Yaz aslında 20 Temmuz sonrasında başlıyor, rahatlıyoruz. Üzerimizdeki yükleri atıyoruz.
Sizin anlayacağınız gökyüzünde Dolunay’dan daha da etkili açılar mevcut. Dolunay’la birlikte gerçekleşen bu açılar; ortada bir kaos var ama biz artık pek de şaşırmıyoruz. Aniden gerçekleşen olaylara artık alıştığımız ve tecrübe kazanmamın önemini kavradığımız bir süreç…
Ay ışığına vuruldum ben!
Dolunay zamanlarında Ay, ışığını çok güçlü bir şekilde yansıtır… Çoğumuz Dolunay’ı hayran hayran izlemez miyiz? Hemen telefonlarımızı elimize alıp, fotoğraflamak isteriz hatta bu büyülü anı… Evet, büyülü bir an gibidir; hipnotize olmuş bir şekilde bakarız. İşte o anlarda farkındalığımız artar, bilinçaltımız kendini daha net bir şekilde gösterir. İçimizde gizli saklı kalmış konular, su yüzüne çıkar. Belki de bu yüzden Dolunay zamanlarında kavgalar daha sık yaşanır. İçimize attıklarımızı artık içimizde tutamayız…
Sorumluluklarımız artıyor!
Düzen kurmak Oğlak’tan sorulur diyerek, Oğlak burcundaki Dolunay’ın etkilerinden bahsetmek istiyorum. Oğlak burçları toplum içindeki yerini oluşturabilmek için yenilgiler, belirsizlikler, küçük kazançlarla geçen uzun zamanlar ve engellerle karşılaşabilir. Baskılara dayanabilmek için iki kaynağa sahiptir, sabır ve öz disiplin! Diğer burçların aksine, o bekleyebilir… Peki, Dolunay Oğlak burcunda oluşurken de bu kadar sabırlı olabilecek miyiz?
Uranüs’ün de etkisiyle hızlı değişimlerden geçtiğimiz bir dönemde olduğumuzu söylemiştir. Oğlak burcundaki Dolunay ise bize zincir vuran kalıpları sorgulatıp, korkularımızdan sıyrılmamız için fırsat tanıyor. Bu Dolunay’ın bizi bir adım ileriye götürmesi lazım; sonuçta öğretmeyi seven Satürn tarafından yönetilen ve öncü bir burç olan Oğlak burcunda gerçekleşiyor.
Oğlaklar değişmekten korkmaz, zorlanarak da olsa kendini farklı bir konuma getirmeyi başarır. Ama bunu büyük bir ciddiyetle yapar. Ağırbaşlı, planlı ve kısıtlayıcı bir tavrı vardır. Ay’ın Oğlakta olması duygularımıza da belki belli bir ciddiyet getirecek fakat hemen telaşa kapılmayın. Güneş merhametli, sevgi dolu, şefkatli Yengeç burcunda! Yani Yengeç burcunun enerjisi, Oğlak’ın bu tarafını egale edebilir.
Kariyer yapmak isteyenler…
Bu Dolunay, daha çok kariyer hayatımız ve ailemizin geleceği ile ilgili konulara vurgu yapıyor. Sonuçta Yengeç-Oğlak ekseni söz konusu; ailemizi, soyumuzu, köklerimizi, iç ve dış dünyayı mutlaka gündemimize taşıyacaktır. Düzene kavuşturulması gereken işler ise öncelik sırasında. Belli bir rutinlikte ilerlediğini düşünenler var mı aramızda? Hayatınızda bir şeyleri değiştirmek, inşa etmek, düzenlemek ve başarmak için oldukça güzel bir hafta var karşınızda. Hayallerinizi somut bir hale getirmek için çaba gösterin, mücadele edin. Hiçbir şey kolay elde edilmiyor ya da kolay elde edilen şeylerin geçerlilik süresi pek de uzun olmuyor.
Oğlak, Satürn’den aldığı bilinçle size şu sözü fısıldıyor aslında; Ne ekersen, onu biçersin. Sabırla ekmeye devam et, sonu güzel olacak… Bu yüzden Dolunay sizi korkutmasın, özellikle maddi alanda işlerimizi yoluna koymak için cesaret aşılayacaktır. Daha cabbar, daha hırslıyız. İstiyoruz evet, başarmak istiyoruz! Kendimizi salıvermiyor, baskı altına da alınmak asla istemiyoruz. Bu günlerde bize engel olan insanlar ise yöneticilerimiz, bizden yaşça büyük insanlar, aile büyüklerimiz… Onların doğruları ile bizim doğrularımız çatışacak belki ama ne olursa olsun bu Dolunay, ileriye dönük olarak düşünmemizde yardımcı olacak… Ve hedeflerimizin önüne kim geçmek isterse, bizden gayet sert ve net bir tepki görecektir. Adım atma, büyüme zamanı…
Hırs ve kibir! Bu Dolunay'ın özellikle iş hayatındaki hırsımızı ve kibirimizi körükleyeceği kesin... Yükseğe ulaşmaya çabalarken aman dikkat yanımızdakileri ezmeyelim, onlarla kendimizi kıyaslamayalım... Çok sevdiğim bir hikaye vardır, sizinle de paylaşmak isterim;
"Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş.
Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış.
Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:
"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"10 yılda" demiş kavak
"10 yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak
"Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak!"
"Doğru" demis ağaç "doğru"
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarlari başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye baslamış.
Sormuş endişeyle kavağa:
"Neler oluyor bana ağaç?"
"Ölüyorsun" demiş kavak
"Niçin?"
"Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için"
Emek olmadan yemek olmaz derler ya hani, siz siz olun yüksekleri hedefliyorsanız çalışın! Çaba gösterin! Başkalarının hakkını çalarak ya da amaca giden yolda her şey mübahtır mantığıyla yolunuzdakileri ezerek kazandığınız bir zaferin hiçbir tadının olmayıcağını bilin... "
Astrolog Zeynep Turan
Yazının Bütün Hakları Saklıdır
01.07.2014