KALP KIRIKLARINIZA GÜNEŞ ŞAHİT!
Hayatta kendiniz olarak yol alırken bir anda yüreğimize derinlerinden bir ses yükselir. İçimizi ürperten sesleri ne kadar hayra yorsak da çoğu zaman kaygıya kapılır sebeplerini ararız. Halbuki yaşadığımız dünyanın bir gezegen olduğunu Güneş’in her hareketinden etkileneceğini en son aklımıza getiririz.
2019 yılının son Güneş tutulmasının ilişkilere etkisini mini bir hikâye ile anlamlandırmaya ne dersiniz? Eğer siz de bu hikâyenin kahramanıyla benzer durumdaysanız size de yol haritası olur.
Ağaçların yaprakları sokakların, koca bir şehrin üstünü çoktan kapatmaya başlamıştı. Ilık, sade, güneşli günler sert rüzgârlara teslim etmeye başlamıştı yerini. Havalar buz gibi olmaya başlamıştı henüz yeni yıl gelmeden. Ancak biri vardı ki bu yıl kalbinin sıcaklığını yitirmeye başlamıştı çoktan. Hislerinin derinliklerinde kaybolup ne hissettiğini anlayamayacak durumdaydı. Yitip giden zamanın peşine takılıp kalmıştı sanki. Geçmişi düşünüyordu. Belki çok uzun bir zaman değildi düşündükleri ancak çok ama çok uzak geliyordu her şey. Aralık ayının gökyüzüne dağılan gri bulutlarına baktıkça gözünde mazi canlanıyordu.
Sonsuzluğa açılan günlerden geçerken sevilmek, yuva kurmak istemişti. Ancak bir yandan da değişen dünyanın en temiz yerine tutunarak, hayata karışmak, hayallerini gerçekleştirmek istiyordu. Hayatın ona bambaşka, huzurlu bir kapı açacağını arzuluyordu içten içe. Oysa ki denizin yosununu içine çekerek yürüdüğü gençliğini arkasında bırakmak üzere olduğunun farkında bile değildi. Hayat onun için oyunbaz, biraz da cilveli planlar hazırlıyordu.
Her insan gibi kendi yarısını arıyordu. Yorgun düştüğünde başını omzuna yaslayacağı, kalbinde çiçekler açtıracak, zamanın büyülü rüyasına kapılacağı birini istiyordu. Kendisi olmaktan, hayallerinden vazgeçmek zorunda kalmadan yürüyebileceği bir yol arkadaşına ihtiyacı vardı. Seçimlerinden yorgun düşmeden, ellerinde kırılan dallar olmadan yuvasını kurmak ve yüreği ile ısınan yuvasında kalbinin sahibinin ona kol kanat germesini arzuluyordu. Hayat ona bu güzel duyguyu tattırmakta geç kalmamıştı. Sevdiği adamı bulduğunda kendini parlayan yıldızların altında dans ediyormuşçasına mutlu hissediyordu. Gerçekleştirmek istediği hayallerini düşündükçe ruhunda kelebekler uçuşuyordu. Fakat kendine açtığı bu yeni sayfada hayatın ona bambaşka, hiç ummadığı planlar hazırladığını zaman geçtikçe anladı. Hayallerinden giderek uzaklaşmaya başladığını görmek, kalbinde de derin yaralar açmaya başlamıştı.
Geriye dönüp baktığında; şu an yaşadıklarını sadece 1,5 yıl önce ilk görüşte aşık olduğu ama sonra sonra kırıldığı günlere bağlamıyordu. Artık yanlış yapmaya dayanacak gücü kalmamıştı. Onun için yanlış yapma seçeneği ve lüksü de kalmamıştı. Yorulmuştu. Tutkunun, merakın mızrağını yüreğinden çıkarıp sevildiğini hissetmek istiyordu.
Mevsim yönünü artık iyice ayaza çevirirken, düşüncelerin içerisinde kaybolmak üzereyken, çalan telefonun sesiyle irkildi. İstemeye istemeye de olsa açtı telefonu. Telefonun ucundaki neşeli ses bile onu mutlu etmeye yetmemişti. Arayan kişinin sözlerine uzun uzun cevap vermek gelmiyordu içinden. Duyduklarına sadece hızlıca ‘’tamam tamam’’ diyerek geçiştirme cevaplarla telefonu kapatıp bir hışımla çantaya attı. Ne de olsa içten içe beklediği mesaj da gelmeyecekti. Kimsenin fotoğraflarını, yaşadıkları anları görmek istemiyordu. Çünkü 1,5 yıldır görmek bir yana ardından konuştuğu kişi de artık orada yoktu.
Ruhunu sarıp sarmalayan sorgulamalar içini daha da sıkarken günü bitirmeye çalışmak ne zordu! Eli kolu bağlı hissediyordu. Yaşamın o en güzel zamanlarını ne de çok özlüyordu. Aylardır hiçbir şeye odaklanamıyordu. En çok da kendine…
Geçmişi düşünmemeye çalıştıkça daha da Arafta kalıyor, yaşananlar ve hatta yaşanamayanlar için kendini suçluyordu. Yitip giden bir aşkın ardın son sözünü söyleyememişti. Oysa ona göre yaşadığı, hissettiği aşk son bir sözü hak ediyordu. Söylenemeyen o son sözler nasıl da canını acıtıyordu şimdi. Kelimeler boğazına düğümlenmişti. Son sözü hiç kimse söylemeye cesaret edememişti belki de. Geriye koca bir belirsizlik kalmıştı. Bu belirsizliğe yakışır bir ayrılık mı olmuştu? Hayır! Fakat ne olursa olsun söylenemeyen o sözcükler kafasında yaprak gibi sağa sola uçuşuyordu. Yüreğini yaralayan sözcükleri bir şekilde söylemek, üzüntüsünü dile getirmek ve ne kaybettiğini görmek istiyordu. Belki de duyacakları onu başka bir sona götürecekti. Omuzlarına yük olan bu ilişkiyi elinden tutup başka bir boyuta da taşıyabilirdi. Tüm ihtimalleri düşündükçe ruhu daralıyor ama bir taraftan da o hiç bitmek tükenmek bilmeyen umudu aşılıyordu.
Ay en ince en narin haliyle Yeniay olarak semada yerini alırken tutulan Güneş’e hayran hayran baktı. Ve ‘hayatta hiçbir şey imkânsız’ değil kendisine. Hayatın mucizelerle dolu olduğuna artık inanıyordu. Yavaş yavaş gökyüzünü kaplayan bulutların arasında kendini gizleyen Güneş sanki ona bir mesaj veriyordu. Ellerini kaldırıp dua etti.
Az önce telefonda ‘tamam tamam’ diyerek geçiştirdiği arkadaşını aradı. Aslında arkadaşının söylediği yere gitmek gibi bir fikri yoktu. Ancak o an telefonda konuşurken hissetmese de kalbine dokunan sesin yanına gitmek istedi. Hem belki de yüreğine düşen, aklına takılan kişiyi de arkadaşından cesaret alarak arayabilirdi. Hem sonra yüreğine dert olan kişi telefonu açmazsa evlere sığmayan yüreğini nasıl oyalayacaktı. Geliyorum konum at diye mesaj attı arkadaşına.
Gittiğinde kafasında dönen sorular son bulmayacaktı belki ama kalbine düşen ateşi hafifletebilecekti. Birkaç dakikalığına da olsa sorunlardan uzaklaşıp nefes alabilecekti. Okkalı, ağır sözlerle yüreğini duvardan duvara vursa susturabilecek miydi içinden geçenleri. Bilemiyordu.
Taksiden inerken, bakışlarını gökyüzüne çevirdi. Güneş, bulutların arkasında hala gizemini koruyordu. Seni takip ediyorum, seni duydum ve seni koruyup kolluyorum dercesine onu gözlüyordu.
Arkadaşının yanına kafenin kapısına doğru yaklaşırken, kalbini ezen ve onu neşesinden uzaklaştıran hiçbir anı unutamayacağını anlıyordu. Kara kışa teslim olmaya hazırlanan bu aralık ayı akşamında tek bir duygu hafızasında yer edecekti. Yarım kalmışlık…
İçeri girdi. Arkadaşını gördü. Arkadaşının neşesi yüzünden okunuyordu. En azından sevdiğim biri mutlu diye düşündü. Ne yapabilir ki benim kahrımı çekiyor nihayetinde çünkü ben de onun yanındayım dedi kendi kendine. Bir ara arkadaşının ne hissettiğini düşündü. Bu düşüncelerden kurtulmasına ise yalnızca bir ses sebep oldu. Tanıdık, geçmişten gelen bir ses…
Sese doğru döndüğü ana kadar ki süreyi belki de ömrünün en uzun süresi olarak hatırlayacaktı. Unutamadığı adamın sesi ve kokusu aynı anda burnuna çalındığında buna bir tek gökyüzündeki Güneş şahitlik edecekti. Onun elini tuttuğu kıza bakmak yerine kızı nasıl sevdiğini gözleriyle görmek kalbini sızlatmaya yetmişti. O an hissettiklerini birilerine anlatsa da kimsenin gücü anlamaya yetmeyecekti. Yüreğindeki yara bir kere kanamaya başlamıştı. Gökyüzünü dolduran 2019 yılının 26 Aralık Güneş tutulması ona şahitlik ederken, yaşadıklarını asla unutamayacağını, derinlerde bir yerlerde saklayacağını en iyi yine kendisi biliyordu. Derin bir suskunluğa bıraktı kendini.
Astrolog Zeynep Turan
01.12.2019
Yazının her türlü hakkı saklıdır.