KALIPLARINIZDAN ÇIKIN
Çünkü Dünya Baş Döndürmeye Devam Edecek…
İnsan kendine zaman zaman sınırlar koyar belki de aklının uçsuz bucaksız varmaya çalıştığı yerleri tırpanlar farkında olmadan… Arada bir o sınırları kaldırmak ve kendimizce bize mantıklı gelen o kalıplardan çıkmak gerekir. Hayal gücü bir paraşütse, rüzgârı da çıkılsa bile bizi geri dönülemez bir yolculuğa çıkaracakmış hissi veren kalıplarımızdan çıkmaktır.
Bilinmeyen Okyanuslara Açılmaktan Korkmayın
Belli bir limandan ayrılıp derin okyanusun sularına yelken açmak o kadarda kötü değildir. Denemek ve yeni şeyler keşfetmek, zihnimizin bize hayal diye oynadığı oyunun bir parçası olmak ve onu gerçek kılmak o kadarda kötü olmasa gerek. Değiştiremediğimiz şey ise zaman. Hayaller akıp gidiyor gözümüzün önünden, tıpkı zaman gibi. Kendinize koyduğununuz çizgileri unutun ve bir hayalinizi yakalayın. Ya da planlarınızı unutun ve kafanıza eseni yapın.
Korktuğunuz şey olmaktan korkmak kadar saçmasının vücudunuzu ele geçirmesine izin vermeyin. Geceleri kendinize yakıştırdığınız fakat gündüz ‘insanlar ne der ?‘ düşüncesi ile ertelediğiniz şeyleri üstünüze bir zırh gibi giyin.
Cesaret Edip Yapamadıklarınızı Bir Gün Enerjiniz Kalmadığı İçin Yapamayabilirsiniz
Gün geçtikçe kendinize yabancılaştırdığınız aslında içinizden yapmak istediğiniz fakat alışagelmiş kalıplar yüzünden cesaret edemediğiniz şeyleri yapmak büyük bir özgürlüktür. Genelde böyle dönemler, büyük bir buhrana düştüğümüzde, kaçışa geçtiğimizde, kısacası dünyanın üstümüze yıkıldığı hissiyatına kapıldığımızda istemsizce buna yöneliriz. Hayatta bir kere de olsa hepimizin dünyasının başına yıkılmış hissi veren bir olay vardır. Başımıza yıkılan dünya hepimize neler yaptırmadı ki? İşte buraları hatırlatmamın nedeni, aslında hayat dalımızı kırdığımızda biz günlük hayatta ki zincirimizi de kırıyoruz bir bakıma.
Bir yolculuğa çıkın. Mesela bir çanta ile... 'söylemesi kolay’’ demeyin. Dediğiniz anda o kalıpların arasına sıkıştırıyorsunuz kendinizi.
Yolunuzu Aydınlatmak Sizin Elinizde
Sizden istenileni değil de sizin kendinizden istediğinizi yapmalısınız. Tepki çekmekten korkmayın! Farklı olmaktan, farklı düşünmekten… Belki şu an eleştiriliyorsunuz, belki dün eleştirildiniz, belki yarın yapacağınız işler yüzünden eleştirileceksiniz… Eleştiriler o derin okyanusta bir fener. O fenerler ışıklı olan yolu size gösteriyor zaten. O yol orada fakat karanlık yolları aydınlatmayı seçmekte sizin elinizde.
Kalıplarınızdan Özgürce Akan Bir Nehir Gibi Kurtulun
Kendi yolunuzu aydınlatmak ve her eleştiriden kendinize bir şeyler katıp kalıpsız bir özgürlük yaratmak tamamen sizin elinizde. Hür bir şekilde havayı içinize çekin ve eskiyen şeyleri yenileri ile değiştirin. Davranışları, eşyaları, kıyafetleri… Taştan yapılmış kalıpların şeklini alan su olmayın hiçbir zaman o taşların etrafından dolaşan bir ırmak olun ve bazen çağlayın.
24 Saatinizi Düşünün. Sizin 24 Saatiniz Hayatınızı Oluşturuyor Aslında.
Eğer sizi biri eleştirecekse o da siz olmalısınız. Önce 24 saatinizin muhasebesini ele alın. Hayatınızı programlayın demiyorum. Genel olarak hayatınızı düşünün. Bu dünyaya baş kaldıracaksanız önce kendi hayatınızın akışını da masaya yatırmalı, geleceğiniz içinde nerede nasıl davranmanız gerektiğini düşünmelisiniz. Koca 24 saatin içine neler doldurduğunuzu, kendinize neler kattığınıza bakmalısınız. Sadece telefonla geçen dostlukları değil, daha çok vakit geçirmeyi ve hayatın her alanında aktif olmak için neler yaptığınıza dönüp bakmalısınız. Evet hayatı bildiğiniz gibi sayacaksınız ama içi dolu olmalı, ne dersiniz?
Farklı Olduğunuzu Bilin!
Yapmak isteyip yapamadıklarınızın bir listesini her gün gördüğünüz, ve baktığınız bir duvarın üstüne rengârenk yazılmış bir kâğıt ile yapıştırın. Yada bir defter tutun. Eğer alış verişe siz gidiyorsanız alacaklarınızı bile geleceğinize göre düşünün. Hayatınıza, midenize, kafanıza ve ruhunuza eş zamanlı olarak müdahale etmelisiniz. Unutmayın! Bunlar sizi oluşturan temel yapı taşlarıdır. Kendinizin farkına vardığınızda dört dörtlük bir devrim yapmak da kaçınılmaz olacaktır.
Yaşam Alanınız Gözlerinize de Dokunsun!
Öyle güzel renklere boyayın ki duvarlarınızı her baktığınızda gözünüze bir tablo gibi görünsün. Sonrasında gözlemleyin, aynı rengin aynı duvar üzerinde bir o kadar benzer ve bir o kadar farklı durduğunu. Şunu da bilmelisiniz ki, kalıpları terk etmek stresi, yoğunluğu ve gündelik hayatın size verdiği ağırlığı atmak için en iyi yollardan biridir. Bunları denemek en azından başarmaya çalışmak bile iyi gelir insana. Farklı olmak suç değildir yalnızca farksız insanların imrendiği ve ulaşamadığı bir okyanustur bunu sakın unutmayın.
Zeynep Turan
Yazının Bütün Hakları Saklıdır
Kaynak Gösterilerek Dahi Kullanılamaz
23.05.2020