İYİNİN VE KÖTÜNÜN ÖTESİNDE
Bir uçuruma ne kadar uzun bakış atarsan, er geç o uçurum sana da bakar…
- Friedrich Nietzsche
İyinin ve Kötünün Ötesinde
Akrep’ in Karanlık Yüzünü Savunmak İçin…
Son yıllarda günlük konuşma dilinden eksik etmediğimiz karanlık kelimesinin derinliğine gelin birlikte bir yolculuk yapalım. Nedeni malum gündemden düşmeyen savaş, darbe ve karanlıkta kalan gerçekler. İnsanın hamuru bozulunca gireceği çukurda korkunç oluyor sanırım. Zülüm, işkence, şiddet ve cinayet, sapkınlık baskın bir sadizm ve mazoşizm göstergelerini temsil eden gökyüzü hareketi var mı diyecek olursanız, size popüler astrolojiden uzakta olan bazı gezegenlerin seyrinde neleri temsil ettiğini biraz ele alarak görelim. Uygar topluluklarda güvenli sınırlar, yasak ya da tabu olan topraklar diye bölünen zihniyetin temelinde Akrep burcunun yöneticisi Mars ve Plüton gezegenin âlemlere kattığı bir işaret vardı. Mars tetikleyici, Plüton ise uygulayıcı görevi aldı.
Akrep tutkuları temsil ederken magmada kaynayan sıcak kabarcıklar gibi etki gösteriyor. Yani bakıldığında yeraltını da temsil ediyor ve manyetik bir çekimi de var. Sadece vahşet ve kargaşa yeteneği yaratmanın dışında fazlasını da yapabilecek kabiliyete sahip. İçinde gömülü paradoksal, bozuk kaygı ortamını düzenlemeye ve kutsal gerçekleri ortaya koymaya çalışan bir ruhu var. Doğanın da kendine has, karanlık bir tarafı olduğunu bir kenara yazmak gerekir. Bir canlı ölürken diğer tarafta doğar, hayat böylelikle yenilenmeye devam eder. İşte bu süreçte bir taraf aydınlanırken diğer taraf karanlığa gömülür. Akrep burcunun temsil ettiği 8. ev ise bu mevcut hayatın yenilenmesi sırasında yaşam olgusunu ayrılmaz bir parça olarak kabul eder. Aynı çocuklarda olduğu gibi onlar büyüdükçe zalim duyguları ve olguları aşmak için safça cesur ve atak olurlar. Henüz maskeleri yoktur, pusula olarak sadece öz benliklerini kullanabilirler. Erkekler savaşlarda karşılıklı bedel öderken kadınlar bir yandan ürer ve çoğalırlar… Bir yandan ölümü temsil ederken bir yandan yaşamı işaret eder.
Ahlak: İyi, şeytana karşı!
21. yüzyılın ilk on yılında iyi ve kötü, ahlak ve ahlaksızlık ilişkisinde kamusal söylem popüler sözlüğün içinde dirilmeye başladı. 1995 yılından 2008 yılına kadar Yay burcunda hareket eden Plüton'un geçişi politik yıpranmalara neden olurken, ne olursa olsun belirsizlikle el sıkışmak güvenirliği sildi süpürdü. Biz insanlar olarak kendi aramızda bölündük ve polarize olduk. Kutsal ve seküler olan derken rahatsız ezici derin çatışmalara neden olduk. Bu durum gökyüzünde Yay burcunda nefes almaya çalışan Plüton’un tüm dinlere verdiği destek toplumsal olayların ve gündelik hayatın en önemlisi de siyaseti, eğitimin tüm dünyada çehresi değişmeye başlamıştı. Çünkü Plüton Yay burcundaki seyri boyunca Zodyak’ta temsil ettiği alanda yaşadığımız gezegende bir tema görevi gördü. Nedir bu derseniz; 9. ev, din felsefe ve vicdan olgusu diyebilirim.
Bu tema doğrultusunda; dönemin ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra yaptığı açıklamalarda “zalimler özgürlüklerimize nefretle bakıyor” söylemini halka ve dünyaya işlerken aslında karşı terörü yaratmak konusunda argümanlara sahip oldu. Dünya iyi ve kötüye karşı siyah ve beyaz ayrımını net bir çözümle ortaya yerleştirdi. 2000-2003 yılları arasında meydana gelen, Satürn-Plüton (İkizler-Yay) aksındaki hareketi bu dönemlerde muhalefet ilişkisine hayata geçirdi. Bu süreçte ayrıştırmadı belki ama tam tersine şiddeti kucakladı. Ayrıca gözden kaçan en önemli detay ise bir birlerinden kıta olarak çok uzak olan ülkeleri bir birleri ile iletişimine geçirecekti.
Modern çağda savaş olgusu; halk arasında intikam duygusu yaratmak, düşmanlık ve nefret uyandırmak için propaganda aracı olarak kullanıldı. Savaşa gitmek için egemen kuvvetlerin güç kazanan bölgelere gitmeleri ya da kaynakları kontrol etme ihtiyacı, kim ne derse desin işin gerçek nedenleri arasında olduğu gerçeğini tüm yapılar ifşa etmişti. Resmi çağrıda elbette tüm bunların iyi, kötü ve ahlakı nedenler için yapıldığı söylenir. Gerçek ya da hayali olsun muhakkak bir kötü ve bir iyi olacaktır. ABD, El Kaide için Afganistan’ı işgal etmesi, Talibanın görevden alınması vs. Ve hemen ardından o ülke bir kargaşaya sürüklendi. ABD, Saddam Hüseyin ve kısmen tehdit unsuru olan siyasi konjektüre kafa tutarken, Irak işgali sırasında kendi haklını ve o toprakları tehdit altında bıraktı. Aslında gökyüzünün konjonktürü bu akış içerisinde ülkelere farklı çıkışlar olabileceğini başka olasılıklar ile sunmuştur. Tüm canlılara siyah ile beyaz arasında seçim yapmak zorunda bırakan gökyüzünün iki büyük neferi gün gelecek seçimleri kendilerinde yaptıracaktı. Bu yüzyılın masalında sebep sonuç ilişkisinden daha ağır detayları barındırdığını belki de 2023 yılında çok daha farklı göreceğiz, kim bilir…
Savaş çığırtkanlığı; mitolojideki savaş tanrısı “Arian” yapısı itibariyle kökleri Mars gezegenini temsil ediyor. Sahsına münhasır edasıyla evrende zafer, cesaret, savaşçı koduyla asalet içinde övünür durur. Yönettiği burçlardan biri olan Akrep ise savaşın ve karanlık tarafın bir gerçeğidir. Çünkü çocuksuluğu ve yüzeyselliği Koç burcuna bırakmıştır. Plüton ise kitlesel ölçüde ölümü, yıkımı ve barbarlığı temsil eder. İnsanın en büyük aldanması önce kendidir, sonra başkalarını aldatmaya başlar. Nedenine gelecek olursak, elinde koz olarak kullandığı tek soyut gerçeklik ahlakıdır. Bu hassas duyarlılığı araç olarak kullandığında ortaya sanal ahlakı bataklıklar ve aldatma çıkıyor. Ahlak da kendi içinde ikiyüzlülüğe karşı savunmasızdır. Güç toplamak, korumak ve kalkan oluşturmak için sinsice strateji oluşturmaya da açıktır. Akrep, bu duygusal gitgelleri sorgulatırken bir yandan karanlık tarafını da ortaya sunar ki neyle baş edebileceğimizi herkes görsün diye… Yeni değil aslında benzer hikâyeleri yaşadığımıza işaret eden bir gökyüzü hâkim evrende. En azından tarihin hafızaları silemediğinden bu günlerde oldukça şahit olduk.
Yolsuzluk ve yokluk!
Karanlık tarafın diğer yüzüdür, yolsuzluk. Hazıra konmak, hırsızlık ve haksız kazanç sağlamak kültürel güç ya da sosyal otorite sahibi yapılar tarafından daha kolay yönetilir. Yokluk ise onlar için sadece bir savunma alanıdır. Bu yüzden çoğu insan zenginliğin içinde yokluğun alaycı tarafına esir düşer. Bu yüzyılda bu tür durumları hırs ya da ahlak yoksunu hareketler olarak görüyoruz. Akrep için ahlaksızlık bir zayıflıktır ve güç kaybıdır. Düşünün Adolf Hitler, tarihe acımasız bir figür olarak kazıldı. Ama ilginç olan bu acımasızlığın yanında garip bir hayran kitle de bırakmasıydı ve aslında bunu düşündüğümüzde o tek başına İkinci Dünya Savaşını başlatmamış olduğu anlıyoruz. Hitler gibi bir karakter, küresel yangının başlangıç filini çeken biridir. Ve yaptıkları cehenneme kadar sıçramadı mi? Sıçradı. Kolektif bilince bir örnek olarak bunu hatırlamakta fayda olduğunu düşünüyorum.
Zehrini yaymak!
Şimdi karanlık tarafın yavaş yavaş vücudu zehirleyebilecek keskin ama görünmez etkisine gelelim. Aynen radyoaktivite benzer sinsi bir biçimde faaliyet gösterebilir. Bu tür görünmeyen etkilere maruz kalmak günümüzde kaçınılmaz hastalıkları da birbiri ardına sıraladı. Elbette başta kanser olmak üzere birçok türünü her yaş içinde görmeye devam ediyoruz. Kolektif yayılmayı hatırlayın; Çernobil’den bu yana korku, nefret ve duygusal karışıklıklar yapmaya devam etti. Plüton Akrepte vücut bulduğu 1986 yılında diğer gökyüzünün kötücül gezegeni öğretirken, ilk deneyimleri yaşatan Satürn ise Yay burcunda idi. Bu iki gezegenin bir birinin yanından geçip gitmesi insanlığa ağır izler bırakacaktı.
İnkâr ve öngörü
Bazı ruhsal bozuklukları tanımlamak için modern psikoloji tarafından geliştirilen dilin içinde inkâr ve öngörü terimleri yerini almıştır. Bu terimler kısmen benlik ve çelişkileri bir arada barındırır. “Ben kimim? “Sen kimsin?” sorularını sordurur. Her iki sorunun içinde savunma mekanizmaları aslında insanın iç benliğine ve bilincine tehdit savurur niteliktedir. Samimiyet, sosyalleşme, ticaret, siyaset ve maneviyat yaşamın aslında sıradan olmaması gerektiğini gösteriyor. Bu terimler insan varlığının asırlık sorunlarıdır ve sadece günümüzde yeni tanımları ile temsil edilirler.
İnkar; ret etmek, bilinç ya da bilinçsizce kendini bir davranış kalıbından kamuflaj oluşturmaktır.
Öngörü; yoktan var etmek, yaratmaktır ama içinde savunma için kalkan oluşturmakla vardır.
İnsanlar gerçek olsun olmasın işin özeti bir süre sonra herkesin bildiği gördüğü kahverengi göz rengine bir süre sonra hayır o elaydı diyebilecek hale sokmasıdır. Yani bir yandan aldandığına inanmak bir yandan da birilerini aldatmak o kadar kolay ve çabuk gelişebiliyor. Aşkta bile oluyor. Bir gün aşk için ölebileceğini söylerken aslında yaşadığının bu duygu ile alakası olmadığını inkâr ederek sorumluluk duygusundan kurtulmaya çalışıyorsun. Anlık değil bence tüm bu karmaşa tamamen kurgusal ve bilinçli bir kolektif akımın etkisi olduğunu düşünüyorum.
Karanlık tarafı dönüştürmek
Burada karanlık tarafı anlamak için Akrep hassasiyetinde büyük değer yatıyor. İçinde yatan yeteneklerin aslında kendi ruhu da farkındadır. Mutlaka sadizm, vahşet ile ilkel duygular mücadele ederken aslına da kavuşmak ister. Bilinci kibirle akan türlere karşı soğuk ve mesafeli olmak istemesinin nedeni bundandır. Akrep, tam da şefkat ve altında yatan temel gerçeği bilerek, empati kurmak için dünya ile bağ kurmakta isteyecektir. Gömülü olan vicdan da olsa, Akrep burcunda hareket eden Plüton seyri ortaya çıkartmak için mutlaka elinden geleni yapacaktır. Başkalarının motivasyonlarını ortaya çıkartmak ve sık sık devreye soktuğu yargıları yüzünden esrarengiz yetenekleri de toplumda fark edilecektir. Tarihin farklı oluşumlara aktığı farklı açılara imza attığını belki gelecekte gözlemleyebileceğiz.
Astroloji bilincimizin kalitesini belirlemediği gibi birçok sorunun cevabını araştırabileceğimiz bir uzmandır. Ve bu uzmanlık alanı rakamlar ve verilerden yola çıkar. Şunu da unutmamak gerekir ki olgunluk göstereceğimiz başka faktörlerde vardır. Akrep Plüton seyrinde doğanlar bu listede tedbirleri, affettikleri, şüpheleri, büyük ölçüde olgunlukları ile toplumda fark edilmeye çalışıyorlar.
Astro-psikoloji yapacak olursak; insanın içinde duygu ve eylem olarak doğuştan korku vardır. Bazen insanı canavarlaştırır bazen de güvercinler kadar hassas yapar. Kendimizi tanımanın en iyi yolu karanlık taraflarımızı da keşfetmekle başlamalı. Kendi iyiliğimizi isterken başkalarına yapılan kötülük temiz suya atılan bir zehir etkisi gibidir. Yani bir gün o sudan kendimizde zehirleyebileceğimizi, kirleneceğimizi bilmemiz gerekir. Akrep burcunun konsepti işte böyledir, önce kendine zarar verir. Plüton ise yüksek saadet isterken ikisinin kavuşumundan çekirdeği doldurmayacak kadar dertler çıkartır ama sonrasında başa büyük işler de açar.
Astrolog Zeynep Turan
Yazının Tüm Hakkı Saklıdır.
06.10.2016