Yüzüklerin Efendisi mi? Gölgelerin Efendisi mi?
Konsepti birazdan anlatacağım, koltuklarınıza rahatça oturun demek çok isterdim ama başrol oyuncularımız pek çetin ceviz! Benden söylemesi.
Şimdi biraz sakinleyelim, buna çok ihtiyacımız var çünkü. Bu iki dev karakterin bir araya gelme serüveni gibi düşünün bu gökyüzü hareketini. Bizi nereye doğru sürükleyeceğini ön görmeden önce mücadele edersek, kaybetmeden bazı çıkışlar olduğunu da anlatacaktır.
Birbirinin mantığına uzak bu iki gökyüzü liderinin mücadelesine tanıklık ederken, değişken burçlara nasıl hükmettiğine tanıklık edeceğiz. Bu şartlarda dünyayı da dev bir değişime sürüklemesine şaşırmamalıyız!
Peki nasıl dersek; Yanılmak çok kolayken yaratıcılıkta sınır tanımayacağız. Belki imkânsız gibi gözüken birçok şey olacak. Kolektif gezegen Neptün, bilinçleri her zamankinden daha fazla çaba sarf etmeye itecek. Nitekim farkında olarak, 2015 Ağustos ayından itibaren bize kendini gölgeler arasından göstermeye başladı.17 Haziran- 10 Eylül 2016 tarihlerinde gerçekleşecek Satürn-Neptün kare açı etkisi, hayallerimizin peşinde koşmak için daha mücadeleci olmamız gerektiği konusunda bizi uyarabilir.
Satürn ne yapıyor? Neptün neden yıkıyor?
Satürn ve Neptün egonun ve benliğinde ötesinde olanı temsil ederken, bu iki gezegen ile yaptığı sert açı, kontrol dışı olayların oluşmasına da yol açabilir. İşlevleri göz önüne alındığında birbirlerinin tam aksi karakteristik özelliklere sahip bu transitte, Satürn somut oluşumları temsil ederken, Neptün bu oluşumları flulaştıran, adeta sertliğini ve sağlamlığını bozan taraf olmayı tercih edecektir.
Satürn sınırları hatırlatıyor, Neptün sınırlarında ötesini gösteriyor.
Bu duruma aslında, iki göstergenin birbirlerine kafa tutması diyebiliriz. Satürn- Neptün karesini anlatmaya başlarken çıkış noktamız yine bu kare açının mücadelesi üzerinde olacaktır. Eğer bu iki gezegen birbirine kafa tutuyorsa ve kendinden ödün vermeye niyeti yoksa o halde manipülasyon savaşlarına şimdiden hazır olmalıyız.
Hal böyle iken; Satürn ödün vermiyor bir durumda, Neptün’de burnundan kıl aldırmayan tavrı ile bu sefer silahlarını birbirlerinin üzerlerine çevirecektir. En sonunda bu mücadele koca bir kaosa ve net çizgilerin de belirginliğini kaybetmesine sebep olacaktır. Peki, burada kazanan Neptün mü olacak? Aslında bu kapışmada her şey Neptün’ün lehine gözükse de Satürn ile etkileşime girmek ondan da bir şeylerin eksilmesine yol açabilir.
“Aklın yolu birdir esası, burada işlemiyor!
Satürn’e göre çok radikal bir duruşa sahip Neptün, kendi fikirlerini de kabul ettirmek istiyor.
Bu ne demektir, yansıması ne olur?
Herkesin kendi gerçeği olduğuna, aslında alternatif doğruların hayatın ve gerçekliğimiz dediğimiz düzeni oluşturduğuna tanıklık edebiliriz. Tecrübelerimizde açığa çıkacak eş zamanlı gerçeklik fikri, bizi empati kurma noktasına daha çok yakınlaştırabilir.
Yani bu döngüde Satürn-Yay ve Neptün-Balık iletişimi dinlere, inançlara yönelik katı yaklaşımları öte yandan da toleranssızlığın nelere mal olduğunu ve sonuçlarını gözler önüne serecektir. Somut ve acımasız amaçların üstü sahte bir maneviyatla örtülürken, bağnazlığın doğuracağı trajik sonuçlar bu döngüde kaçınılmaz olabilir.
Bu döngü, en çok hangi konuları ön plana çıkarıyor.
Neptün! Aslında bu puslu gezegen 2011 Nisan ayında Balık burcuna taşınmıştı. Kendi seyrinde ilerlerken 2 ay sonra geri gitmeye başladı ve olayların, yönetimlerin yine planlarına, yedek planlar yapılmasına neden oldu. Bir başka yazımda “Mahşerin dört atlısı” ndan bahsederken üçüncü etkinin Neptün’ün kendisinden kaynaklandığını söylemiştim.
https://twitburc.com.tr/yazi/dunya-oksuruyor-buyuk-plan-daha-hizli-akmaya-basliyor.htm
Şimdi yeniden mi hatırlatıyor kendini?
Belki de hiçbir yere kaybolmadı. Sadece bizler daha net görmeye başlıyoruz bazı şeyleri. 2011 yılında itibaren Ortadoğu’da yaşananlar, rejim özgürlüklerine dair hürriyet arayışları, zamanla farklı gelişmelerin oluşmasına vesile oldu. Ya da biz bu perdelerin ardındaki sis’i şimdi şimdi görmeye başlıyor olacağız.
25 Ocak 2011 yılında Mısır'da yaşanan mevcut rejime karşı sivil itaatsizlik ile bütünleşen protestoların göstergesi, insanların ifade özgürlüklerinden dem alarak yaşam şartlarına kadar sorgulamayı tetikledi. Hiç gündemden düşmeyen bir başka dikkat edilmesi gereken durum; Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar için kutsal sayılan mekân Mescidi- Aksa’nın özündeki ruhu kaybolmasa da en önemli olanın, sahiplenici rol olmanın aslında insanlık tarihine ne kadar yan etkileri olduğunu gösterdi. Dünya yine de içinde yatan zihniyetlerden kendini kurtaramamış ki, bazı hırsların hiç bitmeyeceğini gösterdi. Dinlerin sentezi olan bazı evrensel yaklaşımlar, ayrışmalar, ayrıca 2, 5 yıl boyunca bu döngüde başrolü kimseye kaptırmayabilir.
Yönetmen kim? Senaryo kime ait?
Öncelikle dinleri ayırmadan tümünü ve içinde barınan felsefeleri, öğretileri insanlığa tekrar yansıtmaya devam edeceğini, bu süreçte; din adamlarının görüşlerini, vurguladıkları ayrışmaları ya da kutupları oluşturmak yerine belirleyici toparlayıcı nasıl rol alacağı bu döngüde şekillenecektir. Neden dersek; bu ikili bir araya geldiğinde sorguluyor ve bunu yaparken bir kez daha gösteriyor. Gösterirken, öğrenmek esas olacaksa, yaşadıklarımızla sınanmak yerine dönüşmeyi tercih etmek buradan kimin başarılı çıkacağını dünyaya gösterecektir.
Bu bir süreç ise ve bu döngü altında sallanmaya devam ediyorsa, sadece Ortadoğu üzerinden düşünmek, ne kadar aslında yanıldığımızı bize gösterebilir.
Ey Afrika sen hiç konuşulmayacak mısın?
Yani; Ortadoğu ile komşu olan ülkeleri düşündüğümüzde, Tunus örneğinde olduğu gibi dinler temelli örgütlerin baskılarını ve ayrışmalarını dünya mecrasında sıcak gelişmeler olarak batıya göndermeler yapmaya devam ediyor. Belki de binyıllık tarihine dönüldüğünde yolculuğunun ne kadar uzun ve kapsamlı olduğunu görebiliriz; magaradan teknolojiye, değerli kaynaklarından geleneklere doğru rollerine hep tanıklık etmedik mi!
Yani bu kadar eskiye dönmek gerekiyor!
Aynen öyle, nasıl ki uzmanlar tarafından prehistorik döneme ait en eski dini tapınak olarak bilinen Göbekli Tepe’ye referans yapıyorlarsa, o bölge özelinde tarihin köklerinin en derinlerde saklı olduğuna tanıklık etmemizi sağlıyor. Bu durum bize dinler tarihine kadar uzanan macerasında, farklı uygarlıkların ve arkeolojik bulguların tahmini zor alanlarda keşfine, bu vesile ile akademik çalışmalar ve araştırmaların çok konuşuluyor olacağına işaret edebilir.
Peki, zihinler he halde!
Farkındayım, aslında bu yazı bir hayli Neptünyen ruh haline sahiplik yapıyor. Eminim çoğumuz, bu iki tarafın birbirini işgal etmek için çabaladığına şahit olurken aslında ihtiyacın dengede kalmak olduğunu fark etmemizi sağlayacak.
Esas konuları kaçırmıyor aslında bu süreç ama başka şeyleri hedef alarak iki vuruşla bir taş indirmeyi hedefliyor. Örneğin; ABD'de Cumhuriyetçilerin başkan aday adaylarından Donald Trump göçmen ya da turist olarak ülkeye Müslümanları almayalım çağrısı, Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, 45 milyar dolarlık servetini bağışlayacağını duyurması gibi konular dünya basınında büyük sükse yaptı. Ancak bu döngü bize ilerde, bu ve benzeri durumların ne tür gelişmelere tabii olduğunu gösterebilir. Artık, kapitalist sistemin kendisi bile şimdiden bu düzeni sorgulamaya başladı.
İnsanlara mı yoksa insanlığa mı birkaç sözümüz olmalı!
İdealistlik değil bu ama gerçekten bu iki gezegenin iletişimi daha geniş bir perspektiften baktığınızda ve kendinize karşı dürüst olmayı başardığınızda, bu iletişimin yapıcı niteliklere sahip olduğuna tanıklık edebiliriz. Bu süreçte yürekleri sağlam olanlar, kendilerini ikna etmek isteyenler ile çatışabilir. Ama sorun şu ki sıkışmışlık hissi üstümüzden bir türlü gitmeyecek…
Bu döngüde, depresyonun insanlar üzerindeki yansımaları ve kullanılan ilaçların yan etkileri gündemde farklı bir alan olarak çokça yer alabilir. Ayrıca ilaç sektörü nasibinde ne varsa, kendi payına düşeni yaşayabilir.
Teknolojinin en uç örnekleri ile insan hayatını işgal edebilir. İpin uçunu adeta kaçırmış bir akıl oyunu ile sosyal medya’da hiç olmadık durumlarda görünmek isteyebilirler. Dünya buna seyirci olabilir, örneklerini teşkil etmeyi tercih etmeyeceğimiz durumlarla yüzleşebiliriz.
Ve çocuklar geleceğimiz, onları nasıl korumalıyız?
Çocuklarda deformasyon kitlesel bir sorun haline gelebilir. Beslenme, teknoloji, bilgi kirliliği, toplumsal travma ve sosyolojik açıdan dikkat edilmesi gereken konuları, bireysel olarak takip etmemiz gerekebilir.
Bir yere ait olma duygusu ile başlıyor bazı hikâyeler maalesef.
Bireysel fikirlerin yerine çoğulcu zihniyetin ve kitlesel bilinci tetiklemesi bu döngüde daha çok tanık olabiliriz. Nasıl mı? İntihar eylemleri ve altında yatan psikolojik nedenler, uzmanlar ya da araştırmacılar tarafından daha çok konuşuluyor olabilir. Ayrıca bu döngü bizlere, kitlesel eğilimlerin devamı ve sokak hareketlerine bir şekilde bitmeyeceğini de gösterebilir.
Gölgeli bir dans eşliğinde 2,5 yıl, dile kolay!
Hayallerimizi destekleyen Neptün ile öğreten Satürn ‘ün sayesinde sorgulaması bol adeta gölgeli bir dans eşliğinde 2, 5 yıl geçireceğimizi işaret ediyor. Aslında burada dikkat etmemiz gereken husus burçlara yapacağı etkinin dışında bir dönem kuşağını hedef alacak olmasıdır. Nasıl mı? o zaman hemen doğduğumuz yıla geri dönelim…
1970-1984 yılları arasında doğanlar, burcu ne olursa olsun Neptün Yay ‘da hareket ederken, dünyaya gelmiş oluyor. Bu durum 2015 Ağustos ayından beri Yay burcunda hareket eden Satürn’ün haritanızdaki Neptün’e yaklaştığını veya iletişim kurmaya hazırlandığını işaret eder. Bu dönem iki kuşağı temsil eder. Biri biter, diğeri hemen başlamanın arifesindedir. Teknolojiyi uçundan yakalamıştır elbette ama daha çok sorgulayan daha çok araştıran, kolay olanı değil zor olana ulaşmayı öğrenen bu yılların çocukları, şimdi yeniden sorgulamalara ve düzene karşı fikirlerini yansıtmaya hazır ve nazır olacağını vurguluyor. Neptün’ün Yay burcundaki seyahatine maruz kalmanın dışında, haritasında en çok İkizler, Başak, Yay, Balık burçlarını etkisi altına alacağına da işaret ediyor. Özellikle tarih vermek gerekirse; Şubatın ve Mayısın son günlerinde, 29 Ağustos- 2 Eylül aralığında doğanlar, 28 Kasım- 2 Aralık aralığında doğanlar bu sert açının etkilerini hissedebilirler.
Dünya atlasında hangi ülkeler bu mücadelenin içinde kalıyor?
Greenwich hesabına göre
AB Temsilciliği: İkizler
Amerika: İkizler
Güney Afrika: İkizler
Kanada: İkizler
İspanya: Yay
İtalya: Balık
Suudi Arabistan: Yay
Türkiye: Başak
Gidişat nereye doğru… bence artık Narsisizm ile tanışma vakti çoktan geldi
Bilinçaltımız ya da kolektif bilinçte eksiklikler var ise, Narsisizm doğru giderseniz, kendinizin aynadaki görüntüsünü Kedi iken Aslan olduğunuzu sanırsınız. Aynı din ’in kendini büyük bir örgüt ve yapı olarak görmesi gibi… Amacı en iyi olmak iken bir anda hedefini değiştirerek dünyanın kontrolünü, altında yatan hazineleri ve ta ki kültürel değerlerine kadar işgal etmek isteği doğurur. Bunlar bireysellikten topluma, toplumun nereye gideceğini bilemediği kolektif bilince doğru sürüklenir. İş böyle iken Narsisizm kendisinden bahsetmeden bir sonraki senaryoyu görmek istersek, naçizane kaleme aldığım konuları bizimle birlikte takip edin derim…
Bakalım bizi neler bekliyor.
Satürn Neptün ilişkisi ile sınırlı geldi ise bu süreç sizlere, hemen diğer gezegenlerin bu durumda neler yaptıklarından ve nerede misafir olduklarından bahsedeyim; Jüpiter Başak burcunda 2016 yılının Eylül ayna kadar buraya mutlu ve mesut bir şekilde yerleşiyor. Türkiye gibi Başak burcu konumundaki diğer ülkeler için çok önemli tarihi olaylar söz konusu olabileceğini işaret ediyor. Aynı zamanda, yıl genelinde yaşanacak Güneş ve Ay Tutulmaları değişken burçların hâkimiyetine teslim olurken, kolektif bilincin ne kadar büyük olayları tetikleyebileceğine işaret edecektir.
2016 yılına ilk adım attığımız saatlerde Ay Başak burcunda ve aynı zamanda Ay Düğümlerinin Başak Balık aksında, Retro’nun devam ettiğini göz önünde bulundurursak, yılın ilk günlerinden itibaren son yıllara hiç benzemeyen daha dogmatik bir yıl yaşayacağımızı ayrıca işaret ediyor.
Peki, ne yapmalı?
Gerçeklerden kaçmak yok, geleceğimizi âdete karıncanın yuvasını hiç bıkmadan, baştan aşağı yaratması gibi yaşamlarımızı yeniden ince ince işlemek zorunda kalabiliriz. Zira, bu iki gezegenin mücadelesi, yılmanın kaybetmek olduğunu ve mücadelenin sonsuz başarı getirebileceğini bizlere gösterecektir.
Yazının tüm hakkı saklıdır.
Astrolog Zeynep Turan
01.11.2015