Cesaretin Sınırları Da Mı Varmış?
Evet doğru okudunuz, cesaretin sınırları…
Bugüne kadar düşünüp yapmaya cesaret edemediğiniz ya da ertelediğiniz konular mı var? Aslında içinizdekileri söyleyebilseydiniz karşınızdakilere en çok neleri söylerdiniz? İşte bütün bunların sınanacağı, cesaretimizin zirve yapacağı bir Dolunay ile karşı karşıyayız…
2 Haziran saat 19 sularında 11 derece Yay burcunda gerçekleşecek Dolunay bize tüm gücünü gösterecek. . Hakları ve adaleti temsil eden Yay burcu; içimizdeki dinamikleri neler karşısında tetiklendiğimizi, neleri kabul etmediğimizi, aslında ne için neyi kabul etmek zorunda kaldığımızı, nelere hayır dememiz gerektiğini göreceğiz. ’Hayır’ ların aslında ne kadar keskin virajlar olduğunu, tepkinin kıvılcım gibi büyük bir yangını tetikleyebileceğini göreceğiz. İçimizdeki çatışmayı dilimizdeki sözcüklere döküp bir şekilde çevremizdekilere karşı gizlediğimiz konuları içimizden atacağız. Cesaretimizin sınırlarını tekrar belirlerken insiyatif gösterdiğimiz insanları şöyle bir gözden geçireceğiz. Kendimize mi yenik düştük? Yoksa çok mu tepkiliydik? Bunu anlayacağız… Soyut olanlarla boğuştuğumuz ama yine de somutlaştırmak için çalıştığımız Mayıs ayının bizi ne kadar derin sorgulamalara ittiğini gösteren bir Dolunay olacak! Anın yükseleni suyun sabiti Akrep burcu olacak! Duygularımız adeta fikirlerimizi sabitleyecek. Göstergelerin en negatif halini toplumda varlık gösterdiğimiz tutumuza bir maske gibi ekleyip üstümüze takınacağız. Satürn’ün 1. Evde geri gitmesi; ‘benlik’ duygusunun çok baskın olacağı bir döngüyü vurgulayacak. En büyük rakip olarak yine kendimizi göreceğimiz, karışık bir mizacınız sergileyeceğimiz, korkularımızı ve güvensizliklerinizi yenmek için fazlasıyla özverili ve neşeli olmaya çalışacağımız, sorumluluk almaya kaçınacağımız, insanlara karşı soğuk mesafeli olacağımıza işaret ediyor aynı zamanda!
Kısacası; ben ve biz olma çelişkisini masaya yatırtan bir Haziran ayına hoş geldiniz…
Mayıs ayında pireyi deve mi yaptık? Yoksa kendimizi mi küçümsedik? Ya da bizi hafife mi aldılar? İşte tüm bu konularla ilgili adeta bir yüzleşme yaşayacağız. Dolunayın gerçekleştiği anın haritasına baktığımızda diğer göstergelerde özellikle Ateş grubunda büyük bir üçgen gerçekleşecek. Bu büyük üçgen ateş burçlarının; dokundukları her konuyu yakabileceklerini, hükümdar tavırlarının ve fikir çatışmalarının çok daha sıcak omuz omuza geçeceğini işaret ediyor. Fiziksel olarak yorgunluğumuzu attığımız metabolizmamızın hızlandığını, deneyimlerimizi ve sezgilerimizi susturduğumuzu, öfkemizi bastıramadığımızı, konuşmalarımızı kontrol edemediğimizi, duyduklarımıza şaşıracağımızı, birçok konuya tepki vereceğimizi inatçılığı ve bazı değerlerin yok edilemeyeceğini göreceğiz.
Hassas, besleyici ve değişken olmayan bir döngüden geçiyoruz. Duygularımızla hareket etmememizi zorlaştıran, duygusal olarak kendi içimize dönük olacağımız, duyguları saklı, ruh hali yüzüne yansımayan bir döngü… Ayrıca eklemeden geçemeyeceğim tüm bu konular; geleceğe yönelik öngörümüzü bu aşamada gölgelendirebilir, Olaylara objektif yaklaşmakta zorlanabiliriz. Kendi duygularımızı bu kadar anlam veremezken de; etrafımızdaki kişilerin ihtiyaçlarına karşı duyarlılık gösteremeyebiliriz. Şansı ve bolluğu temsil eden Jüpiter’in, yeniliği ve reformu temsil eden Uranüs ile yaptığı olumlu açı Ateş burçlarında gerçekleştiğinden; günün anlam ve önemini yine otoritelerin belirleyeceğini, dünyadaki otorite figürlerinin ne kadar adaletli veya adaletsiz olabileceğini işaret ediyor. Bugünlerde yaşanacak olan konuların tarihe not düşeceğinin altını çizmeden geçemeyeceğim. Dolayısıyla zorlayıcı ve öğretici Satürn'ün yaşamı temsil eden Güneş ile karşıtlığı sürerken aynı zamanda zeka ve iletişim simgesi Merkür gerilemesi ile eş zamanlı bir Dolunay’ı yaşayacağız.
Bir yandan da; sözümüzü dinletme konusunda zorlanacağımızı ve konuştuğumuz konular hakkında çıkarımlar yapılmasına tahammülümüzün olmayacağı, Fikirlerimizi doğru aktarmada da sorun yaşayacağımızı ve bu nedenle geri planda kalacağımız günleri işaret ederken size hepimizin bildiği yaşanmış bir hikayeden örnek vermek isterim…
*** BİR TUTAM HAKSIZLIK
Adaletiyle halkın sevgisini kazanmış Mandela, adamlarıyla birlikte ülkesini dolaşıyormuş.
Seyahati sırasında bir ara, ıssız ve dağlık bir araziye gelmişler. Görünürde küçük bir çoban kulübesi bile yokmuş. Bu sırada ülkenin en seçkin aşçısı, huzuruna gelerek üzüntüyle sızlanmış:
” Size en güzel yemekleri yapmak isterim ama erzak yükümüzde bir tutam bile tuz kalmadı. Tuzsuz ne yemeğin, ne de ekmeğin tadı olur! Ben şimdi ne yapacağım?”
Mandela cevap vermiş:
”En yakın köye git. Orada tuz satan bir tüccar bul. Fakat sadece hakkı olan fiyatı öde; fazladan tek kuruş verme!”
Aşçı hayretler içinde Mandela’ya bakmış ve şu sözlerine engel olamamış:
” Siz bu dünyada herkesten fazla tanınan birisiniz. Tuza birkaç kuruş fazla ödeseniz ne çıkar?
Mandela’nın cevabı, ülkede hüküm süren adaletli yönetiminin de özeti gibiymiş adeta:
Sen büyük haksızlıkların nasıl meydana geldiğini sanıyorsun? Dünyada herkesin şikayet ettiği büyük haksızlıklara, işte böyle küçük haksızlıklar yol açıyor. Küçük şeyler, sonuçta bir göl çukurunu dolduran su damlalarına benzer. Dünya ilk kurulduğunda haksızlık bir tutamdı. İnsanlar ” küçük haksızlıklardan ne çıkar? ” diye diye onu bu kadar büyüttüler. O yüzden, insan küçük de olsa, büyük de olsa, ne haksızlık etmeli, ne de haksızlığa razı olmalı.
Şimdi git ve tuzu hakkı olan fiyattan al da gel!
Alıntı***
DİPNOT: Bu Dolunay bana bu hikayeyi anımsattı. Siz bu dolunayı yaşarken hangi hikayeyi anımsarsanız, bütün sosyal medya hesaplarımdan bana ulaşabilir ve benimle paylaşabilirsiniz...
Sevgiyle kalın...
Astrolog Zeynep Turan
25.05.2015
