İLİŞKİDEKİ TUTKUYU ÖLDÜREN KONUŞMALAR
Mitolojiye göre “İnsanlar yaratıldığında dört kollu, dört bacaklı, bir kafada iki ayrı yüze sahiptir. Tanrı, insanları ortadan ikiye bölmüştür ve onlar dünyanın farklı yerlerine serpilmişlerdir. İşte o gün bugündür yarım olan parçalar, tamamlanmak için diğer yarılarını arar olmuşlar.”
Kimilerimiz ruh eşini bulana kadar aramaya devam eder, kimilerimizin ise ruh eşi çoktan karşısına çıkmıştır. Hepimizin ortak isteği; sevgilimiz, ruhumuzu tamamladığını düşündüğümüz eşimiz ile mutlu ve sağlıklı bir birliktelik yaşamak. Şimdilerde ise 21. Yüzyılın yüzeyselliğine karşı susmayan, zihinlilerine esir olmuş ilişkiler tutkudan hızla uzaklaşıyor. İlişkiler tamamı ile mantıksal kaygılarla yönetilmeye çalışılıyor. Peki aşk, tutku, çekim, şefkat ve ten uyumu değil miydi?
İlişkiyi ayakta tutan birçok etmen var; saygı ve sevgi listenin başında yer alıyor. Peki ya tutku? İlişkide tutku yok olmaya başladıkça, renkler bir anda grileşmeye başlıyor ve partnerler birbirinden ayrı yönlere ilerlemeye başlıyor. İki bedeni bir araya getiren çekim cinsellik, arzulanma ve en önemlisi ise arzulama…
Rutinin içinde rehavete kapılıp, yersiz kaygılarınızı davranış biçimine dönüştürerek tutkuyu öldürürsünüz!
Aşırı Kıskançlık
“Onunla görüşmeni istemiyorum!” “Hayır! Bunu giyinemezsin!” “Ben olmadan o tatile çıkamazsın” …
Partnerler arası güvensizliği açıkça ortaya koyan yerli yersiz sorular, telefonların takibi, kişiyi mercek altında tutma hali ilişkinin atmosferini değiştiriyor. Partnerinizin sizden bağımsız bir birey olduğunu, ayrı bir düşünceleri, tavrı ve iletişimi olduğunu kabullenmeniz gerekir. O sizin eşiniz sevgiliniz olabilir, sizi seviyor da olabilir. Bu size harfi harfine uyması gerektiği anlamına gelmiyor. Sevilme hissine aç kişiler kıskançlığı sevgiyle karıştırabilir. Bu kıskançlık başlarda tutkuyu besliyor gibi gözükse de aslında arzuyu öldüren etmendir.
Özgüvensizlikle gelen, kişinin sınırları içerisine müdahale etme biçimi, siz fark etmeden o sınırlardan kovulmanıza neden olacaktır.
Özensizlik
“Beni artık sevmiyorsun!” “Beni özlemiyor musun?” “Eskisi gibi değilsin”
Bu cümleler sık sık geçiyorsa, evet ilişkinizde tutku yerini özensizliğe bıraktı… ve suçlusunuz, kıvılcımın kaybolma nedenine yoğunlaşın…
Flört dönemlerinizi hatırlayın. Minimumdan maksimuma kadar yaptığınız her şey film şeridi gibi geçsin aklınızdan. Birbirinizi tanımayı hedeflediğiniz o günlerde, karşılıklı olarak ne kadar da ilgiliydiniz değil mi? En sevdiği rengi, filmi veya müzik zevkini titizlikle dinlerdiniz, romantik jestler ve koşulsuz destek gösterirdiniz. Peki neden ilişki ilerledikçe yavaş yavaş geri çekilmeye başladınız?
Öğrenecek hiçbir şey kalmadığında ilişkinin heyecanı ölüyor mu? Yoksa her şey olması gerektiği gibi bir hal aldı ve alıştınız mı? Bir bakışıyla etkilendiğiniz kişiyle nasıl bu hale geldiniz? Bir 10 saniye düşünün.
Monotonluk
“Bu gece farklı bir fantezi mi denesek? -Hayır canım istemiyor!”
Bu ilişkide tek kişi değilsin, iki kişi yaşıyoruz. Ne bu acele?
Bir ilişkinin bel kemiği romantizm ve tutkudan geçiyor ve unutmayalım ki cinsel ilişkinin etkisi yadsınamaz… Her ilişkinin deseni farklıdır ve desenleri yaratan da sizlersiniz, bizleriz. Kim olduğunuz, nelerden hoşlandığınız, ortak paydalarınız neler?
Cinsellik; rutine bağlamış, durağan ve fanteziden yoksun ise çiftler zamanla tutkusunu kaybedebilir. Aceleci ve bencil tavırlardan uzak durulması gerektiğinin de altını çizmek lazım. Oldu bittiye getirecek davranışlar ile kendine odaklı hızlı bir cinsel deneyimi sık sık yaşayan çiftler bir süre sonra karşı tarafın duygusal dengesine zarar verebilir. İki bedenin birbirine sokulduğunda sadece nefesler konuşmalı tabularınızı, kurallarınızı ve kafanızın içindeki sesleri susturmalısınız. Kendinize gerçekten hisleriniz ve düşüncüleriniz için partnerinizle uyum sağladığınızı hatırlatmayı unutmayın. Beyin istemedikçe vücut o reaksiyonu veremez.
Kişisel Alan İhlali
“Benimle neden ilgilenmiyorsun?” “Mesajlarıma hala dönmedin?” “Bu konu benden önemli mi gerçekten?”
İlişkide karşıdakinin, öncelikle, bir birey olduğunu reddeden sorular, tutkunun katili değil de nedir? Kişisel alana saygı duymamak ve sınırların ihlali “benden önce değilsin” algısı yaratacağı gibi sizden buz gibi uzaklaşmasına da neden olacaktır. Herkesin farklı bir hikayesi olduğunu bilmek ise işinizi kolaylaştırır. Ona kendini önemsiz hissettirecek sorulardan ve davranış formlarından uzak durmalısınız. Kısıtlayarak kimseyi bağlayamaz ve yanınızda tutamazsınız. Arzulandığınız ve size tutkusu olan biri hayatınız boyunca elinizi bırakmaz.
Beklentiler ve Görevler
“Yemek hala hazır değil mi?“ “ her köşe de bir eşyan var”
Stresli bir gün geçiriyorsunuz. Belki iş yerinde birtakım sorunlarla karşılaştınız ve yine son dakika işler size kaldı. Yani canınız epey sıkkın… kendinize şunu sorun; bu gerilimi kapının ardında bırakmak yerine partnerinizi negatif bir balonun içine hapsederek daha fazla gerilim istiyor musunuz gerçekten?
“Hey her şeyi benden bekleyemezsin! Biz bu işte ortağız!”
Evet, siz ortaksınız… ve sorumluluklar iki taraf içinde eşit olmalı. Kalıcı çözüm üretmek için karşılıklı görev paylaşımı daha sağlıklı bir ilişki dinamiği oluşturmanızı sağlayacak. Herkes bir köşesinden tutunca evdeki yemek konusunun da yoluna girdiği gibi… Unutmayın ki düzen, özgüven getirir. Güven duygusu da tutkuya yer açar.
“Eşiniz, sevgiliniz hayatınızı paylaştığınız kişidir. Evirip çevirerek şekil verebileceğiniz bir değil. İlişki içerisinde her zaman öğrenecek yeni bir şey vardır. Bir yastıkta yaşlanmanın en büyük püf noktası ise sizi bir bütün yapacak tutkularınızı kaybetmemek.”
Astrolog Zeynep Turan
Yazının Bütün Hakları Saklıdır
Kaynak Gösterilerek Dahi Kullanılamaz
25.08.2021
