Yükleniyor . . .

ZAMANI YARALAMAK

Nefes almaya başladığımız andan itibaren kontrolümüz dışında gelişen bir yaşama adım atıyor ve daha sonra kaderimize yetişmeye çalışıyoruz. Yüreğimiz bin bir depremle tanışırken, aslında belli bir yaştan sonra olayları adeta artçı soğukkanlılığıyla karşılıyoruz. İleriyi göremediğimiz için geriye bakmayı tercih ederken bilmiyoruz ki içimizde kaç duygu patlamasının iz düşümü yaşanıyor.

Alışkanlıktan mıdır, olması gereken midir bilemem ama geleceğimizi geçmişe bakarak toplamaya çalışıyoruz. Çünkü korkuyoruz! Ne kadar bilsek de, yaşayacaklarımıza yabancı olmasak da yine de kendimizi korumak için görünmeyen bir kalkan sergiliyoruz. Sonrası mı?  Sonrası büyük bir yalnızlık! Nerede mi? Sahip olduklarımızın tam ortasında. Fırtınadan çıkan yürek, limana varmış olsa da hep bir tedirginlik, hep bir savunma hali sergilediğini ne yazık ki yıllar içinde fark eder.  Dışarıya sımsıkı kapalı geçen yıllar her ne kadar profesyonel hayatın getirilerine alışmış olsa da büyük şehrin sokaklarında kaybolan bir gençliği vardır.

 Hiç kimse tam değil!

Büyük caddelerin küçük evlerine sıkışmış,  zihinsel olarak devamlı aktiviteleri olan yüzyılın insanlarıyız biz.   Bu da aslında bu çağda hiçbir şeyin yanlışlıkla yapılmadığını ve herkesin bir şekilde ortalama bir bilince sahip olduğunu gösterir.  Yani sevgili okurum kötülükte iyilikte artık bilinçli tüketiliyor.  Kişisel hayatlarımızda ise büyük iz düşümleri yaşatıyor bize, nasıl mı?  Devamlı kişileri ve davranışları analiz ederken buluyoruz kendimizi. Hâl böyle olunca onların bu hızı bizi sorgulamaya itiyor. Ne zaman güldüklerini ne zaman yerle yeksan olduklarını anlayamaz bir duruma geliyoruz. Farkına varamadığımız bir nokta çıkıyor ortaya,  konuşulanla yaşanmışı karşılaştırdıkça adeta zamanı yaşayamıyor, ana odaklanmak bir lüks haline geliyor.   Bir de üstüne burnumuza gelen kokuyla,  gördüklerimiz beynimizi kemirip duruyor.   İşte kırılma noktası da burası aslında. Çünkü zihnimizde illüzyon başlıyor.  Bu noktada durup bir dakika kadar beraber düşünelim.  İnsanların geçmişini mi topluyoruz yoksa geçmişlerinde mi yaşıyoruz? Bu iki olgu arasındaki ince noktayı fark edebilirsek hepimiz bugünümüzü daha sağlıklı yaşar ve kendi zihin bulanıklığımızdan da kurtuluruz. İnsan bir kere olduğu yerde kalınca, geleceğe dair bir adım atmaya dahi gücü kalmıyor. Bunu çoğumuz deneyimleyip, gördük. Olduğun yerde çakılı kalmak da işte bu olsa gerek.

Zamanı yaralamak.

Zaman geçiyor. Tahmin ettiğimizden hızlı geçiyor. Klavyemin her tuşuna basışımda bir önceki harf benim için artık geçmiş oluyor. Hatta siz bu yazıyı okurken benim için geçmişte kalmış bir yazıyı okuyor olacaksınız, yalnızca sizin için yeni olacak. Hayatı da böyle algılamak lazım. Aldığımız her nefes bir salise sonra artık geçmiş oluyor. Bu sebepledir ki hayatımızdaki insanlardan emin olmak istiyoruz, sebepsiz gelişleri yerli yersiz gidişleri olmasın diye. Başkalarının söylediklerine anlamlar yüklemeye çalışıyoruz kendimizce. Belki de basit söylemlerde bulunuyor çevremizdeki insanlar, işleri biz zorlaştırıyoruz. Hiç kimsenin ruhuyla eş olunmuyor. İstiyoruz ama mümkün değil. Soyut olanı severken, somut olana sarılıyoruz.

Kalp ve zaman arasındaki bağ…

Kalbimizi istediğimize adarız. Zaman da işte böyle. Başlangıcı ve bitişi her zaman sır… Kendimize ayırmadığımız zamanı başkalarına ayırabiliyor, kendimize göstermediğimiz toleransı gösterebiliyoruz. Kendi kendimize yerleştirdiğimiz kalbimizden kendi isteğimizle kolay kolay atamıyoruz hiç kimseyi. Yaralanıyoruz, sonra tekrar, sonra tekrar… Tüm bu acıları yaşarken, her şeyin ilacının zaman olduğunu da unutuyoruz.

Tutulan ellerin, birlikte çıkılan yolların, verilen sözlerin yarım kalacağını ve kuru bir ‘ kusura bakma ‘ ile geçiştirileceğini, çaldığımız her kapının yalana açılacağını, kendi kalbimizden kovulacağımızı, başkalarının yaptığı hataların bedellerini ödeyeceğimizi, kimin ne kadar canı yandıysa o kadar canımızın yakılacağını, kırılır diye söylenmeyen sözlerin kalbimizi param parça edeceğini bilseydik zaman harcar mıydık insanlara?

Evet, aslolan gerçek hepimiz bir gün ölmek için yaşıyoruz. Ölüm yaşamdan daha gerçek. En azından bunu bilerek yalnızca kendimiz için yaşamaya başlarken bencillik temellerini yüreğimize atmış olmamakla beraber kendimizle uğraşacak büyük biz zaman dilimi yaratmış da olabiliriz. Eğer bu süreç de beyninizde kavga ettiğiniz insanlarla barış imzalamazsanız siz gerçekten kendinizden kaçmak için  başkalarını düzenlemeye çalışıyor olabilirsiniz.   Kendi rüyamızı gerçek hayata taşımak için yeteneklerimizi öğreneceklerimizle tamamlamalıyız.   Hayattaki başarı sosyal statü sahibi olmak değil, zaten bunu edinmek için yataktan koşarak çıkar hale gelmişiz. Asıl amaç yaşamlarımızı nasıl hazza taşıyıp, sadeleştirip çok daha yaşanır bir hale getirmek ve nefes aldığımız sürece bunu beslemek. Unutmayın birbirinize ayna görevi görebilirsiniz ama sizi sizden başka kimse de değiştiremez. O yüzden vakit kaybetmeden yalnızlık çeken ruhunuza yatırım yapın.  Açmadığımız yaralara ilaç olmaya çalışmaktan vazgeçerek, başkalarının kurtarıcılığına soyunmadan önce kendi ruhumuzu disipline sokmalıyız ne dersiniz.  Belki de herkes kendi yarasını sarma ve birbirinin hayatından büyük haklar talep etme hakkını azaltırken sevgi de gerçek yapısına bürünüp yüreklerimizde hayat bulur.

 

Astrolog

Zeynep Turan

Yazının her hakkı saklıdır.

17.09.2016

Günün Ruh Hali
Ay ateşin değişkeninde. Tecrübenin sert bir öğretmen olduğunu göreceğiz. Hayat sınavından kalanlar, büyük derslerle karşı karşıya kalacaklar.
Zeynep Turan
Hakkında
Astroloji bir yol haritasıdır. Hayatınızla ilgili keskin bir viraj aldığınızı düşünüyor olabilirsiniz. Peki, o zaman size bir soru; İçinde bulunduğunuz dönemin hayatınızdaki en zor dönem olduğuna nasıl karar veriyorsunuz? Astroloji bunları yıl yıl cevaplıyor! Zeynep Turan; doğum haritanızda yani horoscope haritanızda, size özel olayları anlatırken, olayları nasıl yöneteceğinize dair danışmanlık da veriyor…Siz doğum bilgilerinizi veriyorsunuz, Zeynep Turan doğum anınızdaki gezegen konumlarından hayatınızda neyin öne çıktığını anlatıyor.
Yükselenini Hesapla
2023 Karar
Gezegen hareketleri 2023’ün seçilmiş bir yıl olduğunu iddia ediyor...