Bugün dijital dünyada çocuklarımızın çok büyük bir kısmı, sosyal medya ve internet üzerinden içerik üretiyor. TikTok, YouTube gibi platformlarda çocukların paylaşımlarını görmek neredeyse her an mümkün. Ancak, içerik üretmenin ve sürekli izlenebilir olmanın çocukların psikososyal gelişimi üzerinde çok fazla olumsuz etkisi olduğu bir gerçek.
Çocukların dijital dünyada geçirdiği zaman arttıkça, onların duygusal ve psikolojik gelişimleri de etkileniyor. Birçok ebeveyn, çocuklarının sosyal medyada yer almasını eğlenceli ve modern bir aktivite olarak görebilir. Ancak, dijital içerik üretmek sadece eğlenceden ibaret değil; çocukların ruhsal dünyalarını şekillendirecek çok ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Ebeveynler, çocuklarının dijital içerik üretme süreçlerinde aktif rol alarak, bu etkileşimlerin çocukları üzerinde oluşturduğu baskıları fark etmeli ve önlem almalıdır.
Duygusal Gelişime Yönelik Zararlar
Çocukların duygusal gelişimi, onların sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesi için çok kritik bir süreçtir. Dijital platformlarda içerik üretmek, çocukların bu gelişimlerini etkileyebilir. Sürekli olarak izlenebilir olmak, çocukların duygularını doğru bir şekilde yaşayabilmelerini engeller. Peki, bu nasıl olur?
- Duygusal Otantisite Kaybı
Dijital dünyada çocuklar, gerçek duygularını yaşamak yerine genellikle "beğenilen" duygularını sergilerler. Mesela, 10 yaşındaki bir çocuk, okulda zor bir gün geçirse de TikTok’ta paylaştığı videosunda hep gülümsemek zorunda hisseder. Çünkü beğeni almak ve izlenmek, onun için daha önemli hale gelir. Gerçek duygularını ifade etmek yerine, sürekli "gülümsemek" ya da "mutlu görünmek" zorunda kalır. Bu durum, çocuğun duygusal gelişimini engelleyebilir ve yaşadığı duyguları doğru bir şekilde tanımakta zorlanmasına yol açar.
- Onay Bağımlılığı
Çocuklar, sosyal medya üzerinden sürekli olarak beğeni, yorum ve takipçi sayısına odaklanmaya başlar. Özellikle bir çocuk, video ya da fotoğraf paylaşarak beğeni almak için sürekli bir çaba içinde olur. Bu durum, onun öz değerini dışsal faktörlere bağlamasına neden olur. İçsel değerini değil, başkalarının düşüncelerini ön planda tutar. Örneğin; sosyal medyada fotoğraf paylaşan bir kişi, paylaştığı fotoğrafın altındaki beğeni sayısını her gün kontrol eder. Eğer fotoğrafı çok az beğeni almışsa, üzülür ve "Demek ki kimse beni beğenmiyor" diye düşünmeye başlar. Duygusal anlamda dışarıdan gelen etkilere göre kendini değerli ya da değersiz hisseder.
- Empati ve İçgörü Eksikliği
Sosyal medya çocuklara sürekli içerik üretme ve başkalarına gösterilme imkânı sundukça, bu çocukların empati kurma becerileri de zayıflayabilir. Çocuk, sürekli olarak kendisini ve dünyasını dijital platformlarda paylaşma çabasında olduğu için, başkalarının duygularına karşı duyarsızlaşabilir.
- Gölge Duyguların Bastırılması
Çocuklar, dijital dünyada sürekli olarak "mükemmel" görünmeye çalışırken, kendi gerçek duygularını bastırmaya başlarlar. Örneğin, üzgün olduklarında "Hadi gülümse" gibi komutlar alırlar. Bu da onların öfke, üzüntü gibi duyguları bastırmalarına neden olur.
- Performansa Bağlı Sevgi Algısı
Dijital dünyada içerik üretmenin, çocuğun kendini değerli hissetmesine yönelik bir "performans" haline gelmesi, onun sevgiyi ve ilgiyi sadece başarılarıyla bağlantılandırmasına yol açar. Bu, çocuğun özgüvenini sarsabilir ve gelecekteki ilişkilerinde sürekli olarak onay arayışı içinde olmasına neden olabilir.
Neptün, Devrim Yapacak
Devrim niteliğinde bir zaman diliminden geçiyoruz. Her ne kadar bunu güncel olaylardan tam olarak anlayamasak da, Neptün, 30 Mart 2025’ten 2039 yılına kadar ateş burçlarında hareket edecek. Bu da yaşadığımız zamanın çok farklı bir noktaya evrilmesine sebep olacak. Alacağımız önlemlerin başında ise, önümüzdeki 14 yıl boyunca çocuklarımızı sosyal medyada bir içeriğe dönüştürürken, aynı zamanda çocukların bu platformlardan beklenti doğurması ve gündelik hayata konsantre olamamaları meselesi geliyor. Çocuklarımız gençlik evresine geçtiğinde nasıl bir beklenti içine girecekler? Nereye doğru evrileceklerini şimdiden iyi düşünmekte fayda var.
Sosyal medyada geçirdikleri zaman, onların gündelik yaşamla bağlarını zayıflatabilir. Özellikle gençlik dönemine geldiklerinde, sosyal medyada gördükleri “başarı” örnekleri, gerçek dünyadaki beklentileriyle uyuşmayabilir. Bu da çocuklarımızın yanlış bir algıya sahip olmalarına yol açabilir.
Sosyal medyanın etkisi, sadece çocuklarımızın kişisel ilişkilerini etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda meslek seçimlerini de değiştirebilir. Dijital dünyada popüler olan meslekler, gerçek dünyada karşılaştıkları zorlukları göz ardı edebilir. Çocuklarımız sanal dünyadaki başarıyı gerçek başarı olarak görebilir, bu da onları yanıltabilir. Ayrıca, arkadaşlık ilişkilerinde de dijital platformlar öne çıkabilir, bu da onların sosyal becerilerini olumsuz etkileyebilir.
Önümüzdeki 14 yıl boyunca dijital dünyanın yaptırımları, savaşları, verilerimize işlenmesi, sesimizin ve görsellerimizin taklit edilmesi başka bir boyuta geçeceğinden, sevgili anne ve babalar, bugün masum gibi görünen sosyal medyada çocuklarımızı büyütmenin, onları kameralara maruz bırakmanın, gelecekte neleri gündeme getirebileceğini dikkatlice düşünerek hareket etmekte fayda var. Çocuklarımızı tabii ki yüzde yüz bu platformlardan koruyamayız, çünkü gelecek tamamen veriler üzerine kurulacak. Eğer devletler bile bu verilerle yönetilecekse ve veri büyük bir güç haline gelecekse, çocuklarımızın olabildiğince minimumda ve duygusal dünyalarını buralarda bağımlılık yapacak şekilde yönlendirmemek, gelecek yıllarda başka bir hayat beklentisi içine girmemeleri için bu alanı iyi bir şekilde yönetmek çok önemli.
Astrolog Zeynep Turan
Yazının Her Hakkı Saklıdır.
28.04.2025 Tarihinde Kaleme Alınmıştır.