2025 yılında da, hepimizin aklında benzer bir soru var: “Dünya gerçekten bu kadar kötü mü?” Her geçen gün daha fazla kötü haberle karşılaşıyoruz, sosyal medyada dolaşan korkutucu başlıklar gözümüzün önünden kayıp gidiyor. Korku ve endişe, umut ve sevinçten çok daha fazla dikkat çekiyor çünkü negatif içerikler daha fazla paylaşılıyor, daha fazla tıklanıyor ve algoritmalar tarafından daha fazla ön plana çıkarılıyor. Ancak, bu karamsar tabloya karşı bir duruş sergilemek, gerçeği daha iyi anlayabilmek için oldukça önemli.
Algoritmaların Gücü ve Kötü Haber Sarmalı
Sosyal medya platformlarında geçirdiğimiz zaman, bir noktada beynimizi biçimlendiriyor. Özellikle Twitter, Instagram ve TikTok gibi mecralar, insanların duygusal tepkilerini gözlemleyerek içerikleri kişiselleştiriyor. İstatistikler, negatif içeriklerin daha fazla tıklanma oranına sahip olduğunu gösteriyor. İnsanlar korku, öfke ve endişe gibi duygularla daha kolay bağlantı kurabiliyor. Bu da demek oluyor ki, sosyal medya algoritmaları kötü haberleri daha fazla ön plana çıkararak, bizi bir tür “kötü haber sarmalı” içine çekiyor. Bu durum, bir yandan duyusal aşırı yüklenmeye yol açarken, diğer yandan dünyayı olduğundan çok daha kötü bir yer olarak algılamamıza neden oluyor.
Kötü Haberlerin Ruh Halimize Etkisi
Araştırmalar, negatif içeriklerin ruh halimizi bozduğunu ve dünyaya olan güvenimizi sarstığını ortaya koyuyor. Kötü haberlerle dolu bir dünya algısı, insanları daha karamsar bir bakış açısına sürüklüyor. Bununla birlikte, kötü ruh halindeyken daha fazla kötü haber tüketiyoruz. Adeta bir kısır döngüye giriyoruz: Ne kadar olumsuz içerik tüketirsek, ruh halimiz o kadar kötüleşiyor ve bu da bizi daha fazla negatif içerik aramaya itiyor. Bu durum, sadece kişisel sağlığımızı değil, toplumsal güveni de zedeliyor.
Örneğin; Bir gün sosyal medyada rastladığınız korkunç bir haber, aniden ruh halinizi etkileyebilir. Birkaç dakika sonra, bir başka olumsuz haber daha karşınıza çıkabilir. Ardından bir tane daha ve bir tane daha… Sonuçta, “Dünya kötüye gidiyor” gibi bir algı gelişir. Oysa, bu algı sadece sosyal medyanın bize sunduğu gerçekliktir, gerçekte durum çok farklı olabilir.
Türkiye, Dijital Bağımlılıkla Mücadele Etmeli
Türkiye, sosyal medya kullanımında oldukça yüksek sıralarda yer alıyor. Özellikle Instagram ve TikTok gibi platformlarda geçirilen süre, bu kötü haber sarmalını daha da pekiştiriyor. Araştırmalara göre, Türkiye’de sosyal medya kullanımının çok yüksek olması, insanların daha fazla negatif içerik ile karşılaşmalarına yol açıyor. Instagram’da aylık kişi başına 21 saat 24 dakika gibi yüksek bir kullanım süresi, sosyal medyada geçirilen zamanın ne kadar yoğun olduğunu gösteriyor. Bu süre içinde, çoğu kişi sadece eğlence veya bilgi edinme amacıyla değil, aynı zamanda stres ve kaygılarını unutarak kötü haberler üzerinde odaklanıyor.
Örneğin; Bir genç, TikTok’ta viral olan bir felaket videosunu izler ve birkaç dakika içinde, “Dünya gerçekten bitti” diye düşünmeye başlar. Ancak gerçekte, bu videonun yalnızca bir kısmı gerçeği yansıtıyor olabilir. İnsanlar, gerçekleri daha iyi değerlendirebilmek için biraz daha bilinçli olmalı.
Çözüm: Bilinçli Dijital Kullanım
Kötü haberlerle dolu bir dünyada, zihinsel sağlığımızı korumak ve daha dengeli bir bakış açısına sahip olmak mümkündür. Çözüm, dijital dünyada daha bilinçli ve seçici bir yaklaşım sergilemektir.
1. Sansasyonel Başlıklara Tıklamayın
Korku ve endişe uyandıran başlıklar, genellikle yalnızca tıklanma almak için tasarlanmıştır. Bu tür başlıklar, çoğu zaman gerçeği çarpıtabilir. Eğer bir içerik size korku veya panik duygusu veriyorsa, o içeriği tıklamamak daha sağlıklıdır. Bir olayın detaylarını öğrenmek istemek normaldir, ancak bunları objektif kaynaklardan almak önemlidir.
2. Negatif İçerik Üretenleri Görmezden Gelin
Bazı kişiler, sadece şok edici veya korkutucu içerikler üretmek için sosyal medya platformlarında yer alırlar. Bu tür içerikler, yalnızca sizin ruh halinizi olumsuz etkiler. Bu kişileri görmezden gelmek ve onlara karşı tepki vermemek, zihinsel sağlığınız için faydalıdır.
3. Pozitif İçerikleri Daha Çok Paylaşın
Dünya her zaman kötü olmayabilir. Zorluklarla mücadele eden insanların başarı hikayeleri, iyilik hareketleri veya doğa ile ilgili olumlu içerikler, ruh halinizi iyileştirebilir. Paylaştığınız pozitif içerikler, başkalarını da motive eder ve toplumsal moralin artmasına katkıda bulunur.
Örneğin; Bir arkadaşınız, bir hayır kurumuna bağış yaptığı ya da çevresine yardım ettiğiyle ilgili bir içerik paylaştığında, bunu desteklemek ve yaymak, sadece sizin değil, başkalarının da moralini yükseltir.
2025'e Umutla Başlayın
Dünya, göründüğü kadar kötü bir yer değil. Evet, çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz ama aynı zamanda büyük bir iyilik de var. Algoritmaların ve kötü haberlerin etkisine kapılmak yerine, daha bilinçli bir dijital kullanım tercih ederek, bu sarmaldan çıkabiliriz. Her birimiz, dijital dünyayı daha pozitif bir hale getirmek için küçük ama güçlü adımlar atabiliriz.
Hep Birlikte Göreceğiz…
2025 yılı, 4 büyük gezegen geçişine ev sahipliği yaparken Dünya, sosyal medyanın kötü yüzüyle de tanışacak. Algımızla oynama şekillerini öğreneceğiz ve kişisel verilerimizin ne denli ileri boyutlarda işlendiğine tanıklık edeceğiz. Devletlerin verilerle ve sosyal medyalarla olan savaşı da gözler önüne serilecek. Bu yüzyılda düşüncelerini telefonundan ifade etmeye çalışan insanlığın dikkat çekmek için neleri göze alacağına da tanıklık edeceğiz.
Astrolog Zeynep Turan
Yazının Her Hakkı Saklıdır.
25.01.2025 Tarihinde Kaleme Alınmıştır.
